ben
bu kadar değildim, bari biraz gülebilir miyim? yoldan geçenler var. gözleri
yerlerde mi bari? şu karıncanın yükü de biraz fazla değil mi sanki? biraz kafanı
kaldırabilir misin? elbet bir esinti vardır yapraklarla fingirdeşen diye
diyorum- şu çocukları gördün mü? dört tekerlekli bisikleti tanıyor muydun? su
birikintisini izleyelim mi? gördüklerini teker teker yazabilir misin? tek tek,
özenle belirtebil ki zihnin dağılmaya meyledebilsin. ve lütfen beni bağışla, hiçbir
mektubumu sana atfetmediğim için. usulca, son kez dönüp bakmaksızın
gitmelerimin açıklamasını sulara karaladım, kederimi bağışla eline
ulaşamayacakları için. yağmur ne
zamandır ki seni ıslatıyor, oturuşun donuk ve solukların ritmini hala daha
bulamamış olmalı ki sakinleşemiyorsun. geceleyin seni rüyamda gördüm sanıyorum. haberdar mısın bilmiyorum, geçenlerde güzelsin
derken yalnız tenini kastetmek istememiştim. ellerin yine kurumuş, sevdim dediğin ne
varsa hediye olmuş da paketlere konulup geri verilmişken sana 'al da mutlu ol'
gülüşleri eşliğinde- ahmaklığımla kendimi ne de çok kırdığımı söylemiş miydim diyordum. kalemin mürekkebi sen de kağıttaki yağmur damlasına dağılıyor. bir 'a'
kaybettik, bir 'k' daha kaydı... bu yazıyı ('ı') hiç daha sonraları
okuyabilecek misin? tarih atmalı mıydım? öğleden sonraları zaman daha hızlı
akıyor olmalı. lakin bu rüya olmayabilir, sabah saatlerinin altmış dakika ile
ölçüldüğüne inanmıyorum, incinmişliğim ezelden diye mi yalnızlığa bu düşkünlüğüm- neyi sussam yerinde, neyi yazsam eksik ve neyi sevmek istesem hepsi hüzünden diyordum.
sanki hiç ağlamamışsın gibi duruyor ve seni hiçbir zaman öp(e)meyeceğimi bilmek bana huzur veriyor. aklıma hep ölümün en düşlenebilir olduğu anlarda geliyorsun. bir imgeler tiyatrosu eşliğinde, olabildiğine silikçe geliyor, sinikçe tebessüm ediyor ve ağır ağır çekiliyorsun. sözlerin örtülü, gece sisten ve saçların dolanarak dökülüyor, "tanıdığım en ince düşünceli, en hassas, en kibar... en nazik insandı..." diyorsun, "kendini astı." demenden hemen sonra ekliyorsun tüm bunları. sonraları seni en sevdiğin yemekten bahsederken buluyorum, az sonra birileriyle gülüyor oluyoruz, geçenlerde birinin doğum gününü kutluyoruz, dün sarılırken beni sevdiğini fısıldıyorsun, seni izlerken yakala(n)mak istemiyorum, ertesi sabah tenine değen bir gözden yakınıyorsun, akşamında bana uzanıp öpüyorsun, gecesinde kapı dışarı edilirken burnunu çekişlerini dinliyorum, omzuna yaslandığımda kalbini sakınıyorsun ve konuştuğunda sözünü kesmemi istemediğini sanıyorum ki gidişlerimi izliyorsu
Yorumlar
Yorum Gönder