Ana içeriğe atla

Üretken Yapay Zekânın Bilimsel Yayın Amaçlı Kullanımına İlişkin Etik Kaygılar ve Yönetişimin Yeri

 “Uzmanlığa saygı’nın bir ifadesi ve gereği olarak hiç kimse inceliklerine vâkıf olmadığı, amaç, yöntem ve kapsamını iyi bilmediği bir alanda ulu-orta görüş beyân etmemelidir.”

Başlıkta da ismi geçen, bu yazının kaynağı olan söz konusu edinilen durum, eleştirel ve düşünsel bir zeminde irdelenerek sade bir biçimde aktarılmaya çalışılmıştır. 

Yapay zekâ, makine öğrenmesi kapsamında olan teknikleri, yapay sinir ağlarının kullanımının nasıl yönlendirilebileceği, derin öğrenme ve doğal dil işleyebilme modelleri de düşünüldüğünde, çok yeni olmamakla birlikte bahsedilen bu teknolojiler, elbette ki toplumsal hayatın diğer alanlarında olduğu gibi akademi de ve bilimsel yayıncılıkta da devrim yaratma potansiyeline sahip olabilecek yıkıcı bir yenilik olarak karşımıza çıkabilecektir. 

Araştırma süreçlerini, yazma pratiklerini, zaman yönetimini, araştırmacının bilgi birikimini ve etik kaygılarını da kapsayan sistem, çıktılarını da bu ölçülerde etkilemektedir. Bilimsel metinlerin oluşturulmasında ve düzenlenmesinde faydalanabilecek birçok yapay zekâ uygulamaları mevcut olduğu gibi bir makalenin kendisini de yazdırabileceğiniz yapay zekâ ara yüzleri de günümüz dünyasında oldukça erişilebilirdir. Lakin edinilen bilgi ve birikimle kendini geliştirerek; bu gelişimi ve kazandığı tecrübeyi uygulayabilen, paylaşabilen, vizyon sahibi ve alana daima katkıyı görev bilen başarılı bir meslek profesyoneli ve akademisyen olabilme hedefinde ilerlemeye çalışan, etik hususları göz önünde bulunduran ve etik kaygıları olan bireylerin de belirtilen hususlar doğrultusunda dikkatli olarak yapay zekâ asistanlarının faydalarını bilimsel yayın amaçlı kullanma çabaları anlaşılabilirdir.

Yapay zekâ tabanlı sisteme aynı zamanda başka bir yapay sinir ağından, kütüphaneden ve veri setinden öğretilmiş modellerle de fayda sağlanabilmektedir. Çeviri, içerik oluşturma/düzenleme, ilgili literatürü bulma/özetleme, editörlük, kavramsal bağlantıları sunabilme, istenilen bilgiye erişebilme eve bu bilgiyi doğru ve akıcı bir şekilde sunabilme gibi olanaklar sağlamaktadır. Bu gibi kısayollar sayesinde öğrenme süresi azaltılmakla birlikte çok sayıda inceleme ve tespitlere de daha kısa süreçler halinde geçilmesi önemli bir avantajdır. Bu tür süreçlerin kısaltılmasına destek olarak akademik yayın yazım süreçlerine de daha fazla zaman ayrılmasına imkân tanımaktadır.

Lakin temsilleri, döngüleri ve tekrarlamaları sağlaması noktasında işlendiği bir halde sistematik görevini yerine getirebilir de olsa bu entegrasyonu sağlanmış yapay zekâ varyasyonlarının, araştırmacının yönlendirmesi ve etik kaygıları doğrultusunda etkin kullanıldığı vakit katkı sağlayabilir olduğu unutulmamalıdır. Bilimsel yazım sürecinin insan araştırmacının kontrolünde olmasını, etik kaygıları olan sorumluluk sahibi araştırmacı kendisi sağlamakla yükümlüdür. Üretilen bilginin güvenilirliği noktasında maksimum saydamlığın sağlanabilmesi de bir diğer önemli husustur. Çıktıların kontrolü yapılmalı, teorik altyapısı anlaşılmaksızın yeniden kullanmaya hazır hale getirilmiş bilgi yığınları bilimsel yayın faaliyetlerine konu olmamalıdır. Dezavantajlardan söz edilen perspektiflerde asıl olan, araştırmacının etik kaygıları gözeterek hareket etmesi gerektiği hususudur. Zira başlangıçta akademi de kullanımına tamamı ile karşı çıkılan yapay zekâya dair algı değişmekte ve üretken yapay zekânın bilimsel araştırma ve yayınlarda kullanımının etik boyutlarını içeren rehberler ile şeffaflık başta olmak üzere hesap verebilirlik, adillik, tutarlılık, katılımcılık, sorumluluk ve etkililik ilkelerine vurgu yapılarak, üretken yapay zekânın akademide kullanımının önü açılmaktadır.

Büyük miktarda veri ile eğitilen ve bağlama uygun çıktılar sunabilen yapay zekâ araçları, araştırmacılara başta iş yükünü azaltma (çeviri, düzenleme vb.), kaliteli akademik içerikler üretebilme ve tüm bunları çok daha kısa bir sürede yapmalarına imkân sağlayan bir konfor alanı inşa etmiştir. Araştırma tasarımından verilerin analiz edilmesi ve hatta sonuçların yorumlanmasına kadar araştırma süreçlerinin neredeyse tamamında faydalanılan bu araçlar çokça tartışılan dil engelini de bir nevi ortadan kaldırarak eşit araştırma koşullarının oluşmasına katkı sağlamıştır. Lakin tüm bu teknolojilerin araştırmacılar için sunduğu fırsatlara temkinli yaklaşılmalıdır. Zira bu araçlar, araştırma sürecinin belki de en kritik parçası olan eleştirel okuma sürecini sekteye uğratma potansiyeli taşımaktadırlar. Ana ve yardımcı temaların yeterince anlaşılmadığı, teorinin kavranmadığı, güvenirliğin tespit edilmediği, metinle ilgili yorumlamaların yapılamadığı (farklı metinler, bilimler ve bilgi türleri arasında bağlantı kurabilme) bir akademik okumanın sonucunda ortaya çıkabilecek kavrama düzeyinin araştırma sürecine katkısı oldukça yüzeysel kalacaktır.

Eleştirel okumanın ötesinde bu algoritmaların eğitildikleri verilerin şeffaflığına ve güvenirliğine ilişkin kaygıların ciddi şekilde tartışılması elzemdir. Kullanılan verilerin yanlı ya da hatalı olması, verinin kaynağına ilişkin doğru bilginin sağlanamaması gibi nedenler bahse konu teknolojilerden faydalanan araştırmaların temelde yanlış bir zemine oturtulması anlamına gelir ki, bu da bilimsel bilginin güvenirliğini sorgulanır hale getirecektir. Amaçlarından birinin yeni bilgi üretmek olduğu düşünüldüğünde bilimin, bu çok yeni, fayda ve zararları iç içe geçmiş olan teknolojinin sınırlarına yönelik de yeni bilgiler üretmesi bilimsel bilginin geleceği açısından oldukça önemli hale gelmiştir.

Sonuç olarak, geliştirilen yapay zekâ asistanlarının bilimsel yayın amaçlı kullanımının yaygınlaşması kaçınılmazdır. Bahsedilen yapay zekâ destekli bu teknolojilere en azından sınırları belirlenene kadar temkinli yaklaşmak, sunulan çıktıların denetim ve kontrollerini özellikle yukarıda da bahsedilen şeffaflık, insan denetimi ve sorumluluk gibi etik değerleri dikkate alarak yapmak bilimin geleceği açısından oldukça elzem olacaktır.

Hemen alt kısımda, özellikle bilimsel araştırma ve yayın faaliyetlerinde kullanılması yararlı olabilecek üretken yapay zekâ araçlarının uygun başlıklar altında parmak uçlarınıza sunulmak üzere hazırlandığını göreceksiniz.

İyi çalışmalar dilerim..


1. Kapsamlı Literatür Taraması

SciSpace, Semantic Scholar, ResearchRabbit, Litmaps, Web On Science, Consensus, Elicit, Perplexity.ai

2. Özetleme ve Anlamlandırma

Scholarcy, SciSpace Copilot, Paperpile, JenniAI

3. Kaynak Bulma ve Kaynakça Önerileri

SciSpace, ResearchRabbit, Connected Papers, Litmaps

4. Atıf Analizi

Scinapse, Scite, Zotero, Semantic Scholar, Google Scholar Metrics

5. Trend ve Boşluk Analizi

Iris.ai, Consensus, Dimensions, Connected Papers, Semantic Scholar

6. Dil ve Konu Bağımsızlığı

Sider, DeepL, SciSpace, Google Translate Al, Paperpal

7. Tam Metin Kolay Erişim ve Entegrasyon

SciSpace, Scinapse, Zotero, EndNote, Mendeley, Unpaywall, Paperpile

8. Akademik Yazım ve Referans Yönetimi

SciSpace, Grammarly, ProWritingAid, EndNote, Jenni

9. Kritik Okuma ve Değerlendirme

SciSpace, Scite, Consensus, Semantic Scholar, Elicit, Paperpal

10.Zaman Tasarrufu

SciSpace, Copilot, Scholarcy, Paperpile

11. Otomatik Sesli Transkripsiyon / Kodlama

Otter.ai aracı, Sonix.ai aracı

12. İstatiksel Analiz ve Hesaplama

WoframAlpha

13. Verilerin Görselleştirilmesi

Napkin.ai

14. Deneysel ve Dijital İçeriklerin Üretimi

Google.labs platformu

15. Benzerlik ve İntihal Oranı Kontrolü

QuillBot, SciSpace

16. Uygun Dergi Seçimi ve Yayın Süreci Yönetimi

Journal Finder, Wıley, Trınka

17. Atıf, Etki ve Görünürlük Göstergeleri İzleme

Scite.ai, ScienceDirect-PlumX Metrix, ScopusAI, SciVal, Connected Papers

18.Sunuma Dönüştürme

Gamma.app


 

KAYNAKÇA

AYEUM - Araştırma Yöntemleri Eğitim ve Uygulama Merkezi, Akademik Araştırmalarda Yapay Zeka Araçlarının Kullanımı Eğitimi.

Arman, N. “Akademik Üretkenlik ve Dijital Çantam”, Hayef Yapay Zekâ Sempozyumu, 24-25 Mayıs, 2025, s(11-13).

L. Jamone et al., "Affordances in Psychology, Neuroscience, and Robotics: A Survey," in IEEE Transactions on Cognitive and Developmental Systems, vol. 10, no. 1, pp. 4-25, March 2018, doi: 10.1109/TCDS.2016.2594134.

Uyanık, H. N. (2022). Toplumsal sistem ve sibernetik ilişkisi: Sosyo-sibernetiğin doğuşu. Medya ve Kültür. 2(2), 286-300.

Ulaş B. (2023). Yapay Zekâ Psikolojisi ve Sosyolojisi.

YÖK. (2024). Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Faaliyetlerinde Üretken Yapay Zekâ Kullanımına Dair Etik Rehber. 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

iki kişilik sessizlik

dün rüyamda yine ölüyordun. keşke- keşke anlattığın bazı şeyleri tekrardan dinleyebilseydim. acaba ömrünün son günleri nerede geçecek? hangi şehirleri görebileceksin? arzuladığın aile resmine sığabildin mi? saçını ne kadar uzatabildin? annen gönlünü aldı mı? dostlarınla daha sık görüşüyor musun? gökkuşağını gördün mü? hiç daha fazla mektup yazmalıyım dediğin oluyor mu? aklına en sık kimler geliyor? niye yeni unuttun? miden nasıl? o filmi beğenmiş miydin? nasıl oldun? depremi hissettin mi? sağlığın yerinde mi? hiç pişmanlık duyuyor musun?  hem çok iyi bildiğim hem de hiç mi hiç tatmadığım bir sessizlik bu. bana bakıyorsun -o kadar alıştım mı sahi-  köşede sarı yağmurluklu bir çocuk annesinin elinden tutuyor. bana bakıyorsun. bir  çocuk. omurgadan ibaret, refleksel bir mahlukat olarak tasfiri bulunabilen? çocuk. tehlikeli kimyasallar vücuda en çok solunum yolu ile alınır. bunu karaladığım defter mor ve dışarısından yaldızlı parlakça bir görünüşü var. çocukluğumdan kalmış ol...

öyle

... koku, tam da yaslandığı kayadan gelirdi. o gün de dünküler gibi, gelip geçti.  elinden avucumdan, kemiklerimden ve tebessümünün ucundan, ağırca süzülüp aktı da zaman, geride yalnız hüzün üstüne hüzün bırakmadı mı sahi?  ne olduysa, bir gecede olur gibi, öylece dondu. her şey bir rüyayla son buldu. duyamadım, söyler misin neden böylesine bir istençle doldun da uzaklaştın benden? söyler misin neden, nasıl azar azar vazgeçtin? lütfen bir şeyler söyle, neydi seni benden uzaklaştıran, içine sinmeyen? söylesene, kızgın değilim, yalnızca soruyorum. nasıl oldu anlatsan ya? bir sabah artık devam edemeyecek gibi mi hissettin? bir gece de mi unutmak istedin? ölecek gibi miydin? ter içinde uyandığın kabusunla göğsün sıkıştı, evet evet- birden kendini dışarı mı atmak istedin? ılık bir meltem mi esti o soğuk gecede, gözlerini örttüğünde herkes ve her şeyden nasıl koptuğunu mu fark ettin? sevdiğim... peki neden ben orada değildim? "ben bu cumartesi günü saat altı ile altı buçuk arası tün...

metafor ve mavi sürgün

sicilya'da bulunan agrigentum şehrinin hükümdarı phalaris, ölüm cezasına çarptırılan mahkûmların cezalarının infazı için tercih ettiği pirinçten boğa heykeli ile anılır. mahkûm boğanın içine konur, altında ateş yakılırdı. boğa ısındıkça kurban içinde yanarak can verirdi. boğanın kafasında ise mahkûmların çığlıklarını kızmış bir boğanın böğürmesine çeviren tüplerden ve tapalardan yapılan karmaşık bir mekanizma bulunmaktaydı. söylentiye göre boğa tekrar açıldığında, kurbanın kavrulmuş kemikleri mücevher gibi parlıyor ve bunlardan kolye yapılıyordu. tüm bu söylemler sınırsız bir insan kalabalığından ibaret. italya'da tarla kuşlarını hiç durmamacasına öttürmek için, ateşle kıpkızıl kızartılmış topluiğne uçlarıyla cızz diye bir gözünü, cızz diye öteki gözünü yakarlar. iki gözü kör olan tarla kuşunu bir kafese koyarlar. mavi, açık, duru göklere özgür uçmaya alışkın kuş, ilk önce gözlerini öttürdüğü sandığı kapkara paçavrayı tırnaklarıyla parçalamaya başlar ve zavallı, kendini bir kat...

öyle işte, belki bir gün dedem bile olur.

... durdu. baktı. anlayamadığım bir şeyleri dolar gibi oldu. dudakları oynadı sanırsam ve konuşmaya benzer bir eylemde bulundu-  gülmüş olmalı.  tabi ya, güldü!  güzel olmalı..  yarı sabahı mide yakan kahve eşliğinde geçiştirdikten sonra, sanki onsuz olursa olamazmış gibi, onsuz okursa okuyamazmış gibi, kalemini parmak uçlarında gezdirip okumasına döndü kırgın bir hevesle. çok geçmeden sahne dondu. arkadan akan şehir dahi her bi şey onu seyre daldı, izin verdi, su bulandı ki sebebi yağmur değildi, o’ydu.  gökyüzü damarlandı, sallandı, karıştı ve son çabasıyla tüm renklerini kustu. bulanıklık sürdü. uzanışlar gecikti -ki zaten tabiatları gereği hep gecikirlerdi- hava yoğunlaştı, ayakların altından kaçıştı ve kıvrıldı.   yavaşlayan mekânın içine fırlatılan sert bir nesnenin tok sesi ile ayılabildi zaman ki hızlandı, ayak uydurdu, kuruldu..  duruldu.  kapıyı üzerinde eğreti durmayan bir ürkeklik ile araladı - kafasını kaldırır gibi oldu ve ...

antikacı

gözlerini bulandıran geçmişin hasreti ile, dudağının kenarında insanların halleriyle alay eder tebessümü birbirlerinin hemen ardına sıralanır, kalemini harekete geçiren o muzip parıltı bakışlarına otururdu. sonra seni anlatacağı her anın yakınlarında, anlaşılmaz bir gülümseyiş tarafından hazmedilir, bir iş yapmakta olan elleri elbet birbirine karışır olur, hüzünden gözlerinin odaklanabileceği bir sallanış arardı. seni anlatacağı vakit kelimeleri yalnız kendi duyduğu bir melodinin ahengine bürünür, harfleri saygıdan mı çekingenlikten mi bilinmez sanki bir nevi resme dökülüyormuşçasına bir eğim yakalardı. yanlış anlaşılmak istemem derdi, sanki yanlış anlaşılmaması mümkünmüş gibi.. onu çok sevdim. ne gariptir ki yaradılışı öylesine amansız bir mahcubiyet üzerineydi ki, düşünür ve düşündükçe de azap çekerdi. söylediklerine nazaran bazı hususi gözlemlerini belki de daha çok küçükken içselleştirdiğinden, hayata hep hayat dışı bir gözden baktı. zaman zaman beşerîleşen dilini bölük pörçük anı ...

temel argüman

neden ve ne zaman kaybettim şu çiçekleri?  aylardır sana ulaşmaya çabaladım diyordum. sesim geliyor mu? evet biraz gürültülü burası. bu sefer açacağını düşünmemiştim. evet, dün bütün gün seni aradım. özür dilerim, yalnızca bir neden istiyorum. biraz bile olsa pişman mısın diye merak etmiştim. sesim net gelmiyor mu? alo? evet evet- simitçinin biri bağırdı şimdi ara sokaklardan. değilsin, ama ölüm kendini sana hissettirdi öyle mi? suçluluk mu duymalıyım?  güneş tüm canlılığı ile aydınlatıyor odamın hemen önündeki dar sokağı.  seni anlayamıyorum. ben, sen tarafından bu kadar kötü davranılmayı ne zaman- nasıl hak ettim?  odanın içi ise  karanlık ve bir o kadar da kasvetli, yüksek bir cam olan kapımı kaplayan duvar kağıdı neredeyse hiç içeri sokmuyor gün ışığını. kulağıma az biraz uzaklardan kahkahamsı bir ses ile şakıyan alaylı bir kuşun sesi geliyor. adını bilmiyor değilim, çıkaramıyorum.. sesinden tanıyabiliyorum yalnızca. oda pencerelerinden birini hafifçe aralıy...

gece çayı

sanırsın ki yollarımız her yerde kesişmek üzere tekrardan ayrılıyor. hayal dünyasında yaşıyor. hangi şarkıyı duysa ondan, bir şiir okuyorsa elbette ki onun aşkı kadar asil bir duygudan.. çok özel bir gözlem yapmak istemiyor yahut yalnızca kendini teslim etme istenci duyuyorsa yanında ki en çabuk nefse uzanabiliyor. ah! kendini pek bi gururlu sayıyor.. epeydir bunu bildiğimi kestiremiyor. çok az içini açıyor, çevrenin lakırdısından sıkılıyor.. bugün ona üçüncü kez rastlayışım, her bir yenik düşüşünden haberdarım ve bunları ona karşı kullanmaktan yana olacağım. nerede denk gelirsek gelelim onu katiyen yolundan alıkoymuyorum, onunla karşı karşıya gelmiyor ve yanından koşar adımlar ile geçer oluyorum. o anlamı açık seçik olmayan, o insanı çileden çıkarabilecek dudaklarındaki belli bir gülüşünü işitir gibi oluyorsam da arkamdan, sıktığım dişlerime müdahil olmuyorum. bazı anlarda donup kalıyorum, öyle itici gülümsemeler gördüm ki.. sahiden şaşıyorum. fikren daimi hareket halinde olmamdan seb...

zaman duruyor

hayat sonsuz dingin bir gecedir, eteğindeki toprağı süpürerek sessizce ilerlemeye devam eder. anlatımı öylesine hicivlidir ki, insan gülmemek için kendini zor tutar- örneğin: herkesin son derece uzun replikleri bulunur ve herkes,  herhangi bir şey hakkında, sahip olduğu bilgi formlarının elverdiğince, şahsiyatına kayıtsızmışçasına genel konuşabilme yeteneğine sahiptir ki  konuşma yalnızca komik bir etki yaratmaktadır, fazlası yoktur.  bazı kıyaslar, bazı yoksunluklar öylesine göz ardı edilemez biçimlerde lakin anlatımın açığa vuramayacağı şekillerde var olabilmiştir ki, umuda dair girişimlerin her biri bir öncekinden artık daha da etkisizdir, inançlı olanlar ellerini açar- tanrı yahut tanrısı bellediğine seslenir, boş mezarların başı hep yüreklerinde ki ağırlık fazla artanlarla doludur ve tanıdık bi evden ilk adımlar için sevinç çığlıkları yükselir- daha nasıl tasvir edilebilir ki?  tabiatım gereği önce zarar verme ilkesine alışığım, lakin söylemlerim ruha karanlık b...