iki günde parmaklarının arası yüzgeç gibi deri bağlar"
elimdeki demir titriyor, gözlerim dolu ve sen yinetüm bunların hiçbir zaman farkına var(a)madan yaşamını sürdürüyorsun. saklamadım. hiç saklanmadım. aşk ve sevgi dediğine olan inançsızlığımı da saklamadım.
ne kadar da şanslısın. bazı sesleri tanımıyor, bazı bakışları bilmiyorsun. bilme de zaten. anlama. bir akşam vakti, anneannenin dizlerine başını yasladığında ve uyku çarşaf olup da şefkatli ellerce seni sardığında, pencere kenarı huzurunu kucakladığın anılar içlerine doldu diye bu gözlerin böyle belki de. herkesi anlamaya çalışmamalı oysa insan. her şeyi de duymamalı.
yalan- evet, yalandı; sana duyduğum öfke, kedileri sevdiğim, ağaçlarla dertleştiğim, kucağında uyuduğum, sarıldığın vakit geri çekilmelerim, seni sevmediğim sevdiğim, en çok da seni sevmediğim... sessizliğine gömdüğün ihtimalleri soluyorum her gün, sesini de çoktandır unutmuşum, sessiz sohbetlerimizde hiç cevap vermiyor silüetin. oysa yalnızca aklına düştüm diye, öylesine bir uğrayabilirdin. zira ben, acımasızlığının gerçekliği beni her ayılttığında sanageçmişe daha da sıkı sarılmakta iyiyim. oysa ne kadar da şanslısın. bazı kokuları bilmiyorsun. bilme de zaten, bilme. habersiz kal. bir sabah uyandığında ilk aklına düşenlerden biri dahi ben olmayacağım elbet, bekleme beni. bekleme de zaten. habersiz kal.
Yorumlar
Yorum Gönder