Yetmiş yaşında dul ve emekli olan Ben, emekli olmak fikrinin zannedildiği gibi her şeyin sonu olmadığını, bütün olayın mükerrer biçimde harekete devam etmeye devam etmekte olduğunu keşfetmiş bir rolü kucaklıyor. Bir nevi toplumun zorbalığı olan ‘yaşlılık sürgününü’ dört duvar arasında geçirmemek üzere kendi deyişiyle ‘açıklayamadığı bir hisle oyuna geri dönmek’, ‘bir şeyin parçası gibi hissedebilmek’ için birçok yol denemesi; insanın yaşamının her evresinde işe yaradığını ve kendisine ihtiyaç duyulduğu hissini duyumsamaya olan yadsınamaz gereksinimini görünür kılıyor. Saygı duyulmasını istiyoruz, görünmek, anlaşılabilmek, birçok şekilde var olduğumuza ikna olabilmek..
Diğerlerinden farklı olarak, çalışmaya başlayan Ben şirkette veya herhangi bir yerde ücretli bir pozisyonla ödüllendirilmeyecek. Yükselme gibi bir fırsatı yok ve bu bakımdan kurgu olabildiğince gerçek. Nihayetinde mevzu bahis olan bu hayat için olay; çalışmayı sadece üretkenlik veya profesyonel arayışlar için değil, etkileşimler, ilişkiler ve hayatı güzelleştiren anılar için arzulamakta olsa ihtiyaç halinde dahi yükselme benzeri bir durum söz konusu değil ve olmayacak.
Her ne kadar yaygın bir algı olarak yaşlılar teknolojik devrimi kucaklamakta tereddütlü veyahut karşı olarak değerlendirilse de, aksine, onların da fırsat verildiğinde 21. yüzyıl teknoloji çağının işlevsel üyeleri olabileceklerini görebiliyoruz kurgunun işleyişinde. Ben’in zamanla bilgisayarını etkin olarak kullanmaya başlaması, iş arkadaşları olan kendinden sonraki kuşaklardan bireyler ile diyalogları ve sosyal medya mecralarına hâkim olabilme çabaları, onun adaptasyon sürecinden kesitler..
Günümüzün
verimlilik odaklı toplum düzeninde artan yaşlı nüfusunun bir sorun olarak ele
alınması pek tabii şaşırtıcı bir durum değil. Şayet sorun anlayışta, kişinin
yalnızca ekonomik çıktısı kadar değerinin biçildiği bir düzenin varlığında.
Belki de gördüğünü görünür kılmaya çalışanlar sayesinde çoğu sektörde ve
hayatın pek çok yerinde de var olan yaş ayrımcılığının / yaşçılığın (ageism) boyutlarını azaltma
konusuna daha da dikkat çekebileceğiz.
İlk
dakikalarda Ben’in dile getirdiği gibi; “Mutsuz değilim, aksine, hayatımda
doldurulması gereken bir boşluğun olduğunu biliyorum.”
Sağlık
sorunları, birçok yaşlı birey için oldukça gerçek ve zorlayıcı durumlar olabilse de bizler yaşlanmayı ve özelde yaşlı bireyi başka merceklerden görmeyi
başaramadığımız zaman, onların-kendimizin diğer benliklerini, değerli
parçalarını ihmal ederek, onları karakterlerden ziyade sadece
sembollere-tiplemelere dönüştürüyoruz. Yaşlı olmanın kalıplaşmış bayat
çağrışımlarına meydan okuyan bir karakter Ben Whittaker. Ben, kronik bir
hastalıktan mustarip değil, hafızasını da kaybetmiyor. Gençlik, yenilik ve
teknoloji merkezli bir alanda çalışıyor ve katkıda bulunabiliyor. Ben; bir
karakter, yürüyen bir çürüme sembolü değil.
Yorumlar
Yorum Gönder