neden ve ne zaman kaybettim şu çiçekleri?
aylardır sana ulaşmaya çabaladım diyordum. sesim geliyor mu? evet biraz gürültülü burası. bu sefer açacağını düşünmemiştim. evet, dün bütün gün seni aradım. özür dilerim, yalnızca bir neden istiyorum. biraz bile olsa pişman mısın diye merak etmiştim. sesim net gelmiyor mu? alo? evet evet- simitçinin biri bağırdı şimdi ara sokaklardan. değilsin, ama ölüm kendini sana hissettirdi öyle mi? suçluluk mu duymalıyım? güneş tüm canlılığı ile aydınlatıyor odamın hemen önündeki dar sokağı. seni anlayamıyorum. ben, sen tarafından bu kadar kötü davranılmayı ne zaman- nasıl hak ettim? odanın içi ise karanlık ve bir o kadar da kasvetli, yüksek bir cam olan kapımı kaplayan duvar kağıdı neredeyse hiç içeri sokmuyor gün ışığını. kulağıma az biraz uzaklardan kahkahamsı bir ses ile şakıyan alaylı bir kuşun sesi geliyor. adını bilmiyor değilim, çıkaramıyorum.. sesinden tanıyabiliyorum yalnızca. oda pencerelerinden birini hafifçe aralıyorum; hava sıcak ve şehrin sokakları ıssız, tam bir pazar sabahı.. komşu bahçeden biri anlamsız bir dilde bir şarkıyı mırıldanıyor, ince duvarlar çocuk bağırışlarını ve kuşların şakıyışlarını yanıma taşırıyor. güneş ışınlarının erişemediği yere naraları doluşuyor. gözlerimi güneşte mayışan kediler misali örttüğüm vakit istemsiz bükülüyor, kamburumu tavana uzatıyorum. ufak çocuğunun bileğinden çekiştirerek alelacele yürüyen genç bir babayı izliyorum. başımı kaldırıyorum. ufak çocuk büyük bir istençle zıplamaya hazırlanıp gözüne kestirdiği ilk su birikintisinin tam ortasına atlıyor. içim kıpraşıyor, tebessüm etmeye meyleder oluyorum.. sonra, uysalca önüme dönüyor ve hala öfkeyle suratıma bağıran bir hastanın gözlerinin içine bakıyorum; kadın bende hiçbir duygu uyandıramıyor ve genç baba duyulur bir ses ile küfürler savururken ufak çocuk direniyor ama elinden kaçamıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder