hayat sonsuz dingin bir gecedir, eteğindeki toprağı süpürerek sessizce ilerlemeye devam eder. anlatımı öylesine hicivlidir ki, insan gülmemek için kendini zor tutar- örneğin: herkesin son derece uzun replikleri bulunur ve herkes, herhangi bir şey hakkında, sahip olduğu bilgi formlarının elverdiğince, şahsiyatına kayıtsızmışçasına genel konuşabilme yeteneğine sahiptir ki konuşma yalnızca komik bir etki yaratmaktadır, fazlası yoktur. bazı kıyaslar, bazı yoksunluklar öylesine göz ardı edilemez biçimlerde lakin anlatımın açığa vuramayacağı şekillerde var olabilmiştir ki, umuda dair girişimlerin her biri bir öncekinden artık daha da etkisizdir, inançlı olanlar ellerini açar- tanrı yahut tanrısı bellediğine seslenir, boş mezarların başı hep yüreklerinde ki ağırlık fazla artanlarla doludur ve tanıdık bi evden ilk adımlar için sevinç çığlıkları yükselir- daha nasıl tasvir edilebilir ki? tabiatım gereği önce zarar verme ilkesine alışığım, lakin söylemlerim ruha karanlık bir kasvet verdiği sürece, bunu övgü sayacağım. eskileri, iyi edilmiş sohbetler yahut iyi demlenmiş bir kahve dahi soluk alıp verişime kuvvet katardı, şimdi bakıyorum da- baktığım da bana bakar oluyor, iki kedi -biri siyahlı beyaz- mırıldanıyor bıkkın ay ışığında, karlar düşebilmiş bu kış saçıma, hüzne dalmaktan alıkoyamam ki kendimi- ben de zaten bi onlarla bakışayım istiyorum ki!
anlamıyorsun, bir sağgörü ile idrak ediyorum ki ben yalnız bunu isteyeceğimi biliyorum.
bana karışmış, gözlerime dolmuş lavanta kokulu bir şeyler var.
insan sahafıyım, hoşnutluğum yalnız bana zarar.
Yorumlar
Yorum Gönder