sanırsın ki yollarımız her yerde kesişmek üzere tekrardan ayrılıyor. hayal dünyasında yaşıyor. hangi şarkıyı duysa ondan, bir şiir okuyorsa elbette ki onun aşkı kadar asil bir duygudan.. çok özel bir gözlem yapmak istemiyor yahut yalnızca kendini teslim etme istenci duyuyorsa yanında ki en çabuk nefse uzanabiliyor. ah! kendini pek bi gururlu sayıyor.. epeydir bunu bildiğimi kestiremiyor. çok az içini açıyor, çevrenin lakırdısından sıkılıyor.. bugün ona üçüncü kez rastlayışım, her bir yenik düşüşünden haberdarım ve bunları ona karşı kullanmaktan yana olacağım. nerede denk gelirsek gelelim onu katiyen yolundan alıkoymuyorum, onunla karşı karşıya gelmiyor ve yanından koşar adımlar ile geçer oluyorum. o anlamı açık seçik olmayan, o insanı çileden çıkarabilecek dudaklarındaki belli bir gülüşünü işitir gibi oluyorsam da arkamdan, sıktığım dişlerime müdahil olmuyorum. bazı anlarda donup kalıyorum, öyle itici gülümsemeler gördüm ki.. sahiden şaşıyorum. fikren daimi hareket halinde olmamdan sebebiyet hep onlardaki ben'in ağızı ile konuşuyor, gülüyor, ses çıkarıyorum. yürüyüşlerim ile baş başa kalacağımız anları susmak için beklediğimi sanıyor, sonra da yolda görüp adını bilmediğim için hayıflandığım ağaçlara dert yanıyorum. taarruz, müdafaa yahut sual gerektiren bir diyaloğa mı girişeceğim, önce muhatabımın ve kendiliğimin ruhuna aşina olmam gerekiyor, konuşuyorum: aynı anda ve ardı ardına, bir ya da iki örnek, yönelterek ve yönlendirilmeye izin vererek, lakin konuşmanın başını kaçırma.. nazenin.. ne de harikulade bir isim! tanrıya seslenerek yazılan satırları okurken ne duyumsuyorsam öyle bi hisleniş içerisindeyim..
elimdeki demir titriyor, gözlerim dolu ve sen yine tüm bunların hiçbir zaman farkına var(a)madan yaşamını sürdürüyorsun. saklamadım. hiç saklanmadım. aşk ve sevgi dediğine olan inançsızlığımı da saklamadım. ne kadar da şanslısın. bazı sesleri tanımıyor, bazı bakışları bilmiyorsun. bilme de zaten. anlama. bir akşam vakti, anneannenin dizlerine başını yasladığında ve uyku çarşaf olup da şefkatli ellerce seni sardığında, pencere kenarı huzurunu kucakladığın anılar içlerine doldu diye bu gözlerin böyle belki de. herkesi anlamaya çalışmamalı oysa insan. her şeyi de duymamalı. yalan- evet, yalandı; sana duyduğum öfke, kedileri sevdiğim, ağaçlarla dertleştiğim, kucağında uyuduğum, sarıldığın vakit geri çekilmelerim, seni sevmediğim sevdiğim, en çok da seni sevmediğim... sessizliğine gömdüğün ihtimalleri soluyorum her gün, sesini de çoktandır unutmuşum, sessiz sohbetlerimizde hiç cevap vermiyor silüetin. oysa yalnızca aklına düştüm diye, öylesine bir uğrayabilirdin. zira ...
Yorumlar
Yorum Gönder