yüreğim karıncalandığında, uzun bir düşün öyküsü henüz kurulmaya başlandığı halde canım kesin çok yanacak diye düşündüğüm ilk zamanları hatırlıyor, sonumuzu çoktan okuduğumu duyumsuyorum. kaderimle başa çıkamam, kederlenmektense sevinebilmeyi isterdim lakin eğilimlerimin hepsi tabiatım gereğince masumdur, o sebepledir ki böyle hissetmeyi ben belirlemedim ki diyecek ve kenara çekileceğim.
"inanıyorum söylediğini candan söylediğine,
ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez,
kendi kendimize verdiğiniz sözü tutmak,
en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak...
madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün,
sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı,
daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi.."
huzurevlerinin birinde, yüzüklerimde göz gezdiren bir hanımefendi ile oturuyorum. önce bana şöyle bir bakıyor, temkinli ve gelen herkes gibi gideceğimi içten içe bilerek neyi sakınıp ne kadarını anlatabileceğinin kararını vermeye çalışan tereddütlü bakışlar ile söyleminin kurgusunu oluşturmaya çabalıyor.. tebessüm ettiğimde bana hafifçe karşılık verirken tasarısını gözden geçirir oluyor, sonraysa bakışlarını benden kaçırarak uysalca düşünmeye devam ediyor.. öylesine güzel bi gülüşü var ki, adeta gözlerinin ışıltısı yakasındaki buruk renkli fularına serpiliyor..
bir başkası ile konuşur olduğum vakitler kelimelerini üzerimde hissediyorum, vücudumun bir kısmı hep ona dönük kalmaya devam ediyor. beni kaçıncı selamlayışı olduğunu bilmiyoruz.. lakin biliyoruz ki kendisi emekli bir öğretmen, güvenli bir alandayız ve yüzüklerimin güzel olduğunu düşündüğünü söylediğinde ikimiz de gülümseyeceğiz. hatırladığı bir fransız atasözü olduğunu söylüyor, sorduğumda kelimelerini bana fısıldamanın istenci ile kulağıma doğru hafifçe eğiliyor, oyununa hemen eşlik eder oluyorum.. fransızcasını telaffuz edip beni şöyle bir tekrardan süzerek türkçesini de ekliyor. sesinde hiçbir tereddüt yok ve söyleminin doğruluğuna beni de ikna etmekte hiç zorlanmıyor.. "parlayan her şey altındır.. fransız bir atasözü der ki: parlayan her şey altındır."
çok daha sonraları beyoğlu'nun arka sokaklarından birinde, sonu asmalı sahne'ye çıkan bir duvar yazısında bu söz ile bir kez daha karşılaşıyorum,
parıldayan
her şey
altındır
..
Yorumlar
Yorum Gönder