beni görsen tanır mısın diyeceğim de ne diye, kime anlatacağım ki sahi ben şimdi seni? çoktan beri bilmem neden, tıpkı sana benzer bir şeyler karalamak için kaleme kağıda uzanır oluyorum. oysa henüz hayatın bana hazırladığı mevzuları dahi bitiremedim ki, niçin kendimi bu pek uzak hatıralarla ağırlaştırdım orasını da hiç bilmem, oysa bu eski ve önemsiz şeylerden çok uzaklardayım şimdi. belki de yıllarca aralarında yaşadım diyedir, şayet zaman zaman onların kelimeleri ile konuşmadım ya da elbiselerini sırtıma geçirmedim de diyemem ki. hala bile bazen bazen- benzer bir şeyleri arıyor oluyorum, farkında olmadan diyorum hemen sonra, farkında olmadan. çok asil hisler ile içlendim ya ondandır tabii diyorum, ıstırap bundan. lakin ayağım kayıyor elbet, farkına varıyorum, e beyhude direnmiş oluyorum. misal o yalan sindirmiş bakışlarını kendimde görür görmez çehremden, yaptığımdan ürküyorum. gülüşümde bir burukluk mu var, yenilmiş tebessümüm birini mi andırdı, donup kalıyor, korkak biri olup çıkıyorum. bu denli karışıkça yer edindiklerinden belki de bilinmez, hala daha müdahale edilebilir olduklarını düşünüyorum. dehşete kapılmaksızın, umut ekmeksizin ve inkar cümleleriyle kendimi tatmin etmeksizin bekliyor, geçip gitmelerini temenni ediyorum. beni görsen diyorum, tanır mısın diyeceğim de ne diye, kime anlatırım ki ben şimdi seni? ben inançsızlığımı seyre dalmışken, beni artık ne oyalayabilecek ki?
elimdeki demir titriyor, gözlerim dolu ve sen yine tüm bunların hiçbir zaman farkına var(a)madan yaşamını sürdürüyorsun. saklamadım. hiç saklanmadım. aşk ve sevgi dediğine olan inançsızlığımı da saklamadım. ne kadar da şanslısın. bazı sesleri tanımıyor, bazı bakışları bilmiyorsun. bilme de zaten. anlama. bir akşam vakti, anneannenin dizlerine başını yasladığında ve uyku çarşaf olup da şefkatli ellerce seni sardığında, pencere kenarı huzurunu kucakladığın anılar içlerine doldu diye bu gözlerin böyle belki de. herkesi anlamaya çalışmamalı oysa insan. her şeyi de duymamalı. yalan- evet, yalandı; sana duyduğum öfke, kedileri sevdiğim, ağaçlarla dertleştiğim, kucağında uyuduğum, sarıldığın vakit geri çekilmelerim, seni sevmediğim sevdiğim, en çok da seni sevmediğim... sessizliğine gömdüğün ihtimalleri soluyorum her gün, sesini de çoktandır unutmuşum, sessiz sohbetlerimizde hiç cevap vermiyor silüetin. oysa yalnızca aklına düştüm diye, öylesine bir uğrayabilirdin. zira ...
Yorumlar
Yorum Gönder