beni görsen tanır mısın diyeceğim de ne diye, kime anlatacağım ki sahi ben şimdi seni? çoktan beri bilmem neden, tıpkı sana benzer bir şeyler karalamak için kaleme kağıda uzanır oluyorum. oysa henüz hayatın bana hazırladığı mevzuları dahi bitiremedim ki, niçin kendimi bu pek uzak hatıralarla ağırlaştırdım orasını da hiç bilmem, oysa bu eski ve önemsiz şeylerden çok uzaklardayım şimdi. belki de yıllarca aralarında yaşadım diyedir, şayet zaman zaman onların kelimeleri ile konuşmadım ya da elbiselerini sırtıma geçirmedim de diyemem ki. hala bile bazen bazen- benzer bir şeyleri arıyor oluyorum, farkında olmadan diyorum hemen sonra, farkında olmadan. çok asil hisler ile içlendim ya ondandır tabii diyorum, ıstırap bundan. lakin ayağım kayıyor elbet, farkına varıyorum, e beyhude direnmiş oluyorum. misal o yalan sindirmiş bakışlarını kendimde görür görmez çehremden, yaptığımdan ürküyorum. gülüşümde bir burukluk mu var, yenilmiş tebessümüm birini mi andırdı, donup kalıyor, korkak biri olup çıkıyorum. bu denli karışıkça yer edindiklerinden belki de bilinmez, hala daha müdahale edilebilir olduklarını düşünüyorum. dehşete kapılmaksızın, umut ekmeksizin ve inkar cümleleriyle kendimi tatmin etmeksizin bekliyor, geçip gitmelerini temenni ediyorum. beni görsen diyorum, tanır mısın diyeceğim de ne diye, kime anlatırım ki ben şimdi seni? ben inançsızlığımı seyre dalmışken, beni artık ne oyalayabilecek ki?
dün rüyamda yine ölüyordun. keşke- keşke anlattığın bazı şeyleri tekrardan dinleyebilseydim. acaba ömrünün son günleri nerede geçecek? hangi şehirleri görebileceksin? arzuladığın aile resmine sığabildin mi? saçını ne kadar uzatabildin? annen gönlünü aldı mı? dostlarınla daha sık görüşüyor musun? gökkuşağını gördün mü? hiç daha fazla mektup yazmalıyım dediğin oluyor mu? aklına en sık kimler geliyor? niye yeni unuttun? miden nasıl? o filmi beğenmiş miydin? nasıl oldun? depremi hissettin mi? sağlığın yerinde mi? hiç pişmanlık duyuyor musun? hem çok iyi bildiğim hem de hiç mi hiç tatmadığım bir sessizlik bu. bana bakıyorsun -o kadar alıştım mı sahi- köşede sarı yağmurluklu bir çocuk annesinin elinden tutuyor. bana bakıyorsun. bir çocuk. omurgadan ibaret, refleksel bir mahlukat olarak tasfiri bulunabilen? çocuk. tehlikeli kimyasallar vücuda en çok solunum yolu ile alınır. bunu karaladığım defter mor ve dışarısından yaldızlı parlakça bir görünüşü var. çocukluğumdan kalmış ol...
Yorumlar
Yorum Gönder