rüyasın(d)a
ağlayan her insan gibi ben de uyandığımda çıplaktım, hayatın bir dalgınlıktan
ibaret olduğunu düşündüren bir araftaydım ve cismim de dahil hiçbir şeyin
denklik etmediği bu sarhoşluğu kabullenip kendimi başka zamanlara, dalgalara ve
kaderin iplerine bıraktım. beyaz giydiğimin telaşına düşmeden önce bir süre
sadece kaçıncı defa kanadığımı hatırlarım sandım, kendilerini tek bir noktasında
toplayamadığım bir tülde kaybetmekte oldukça ısrarlı olan gözlerimi örtmedim ve
orada dünyanın tüm kaygısından uzakta yaşamın daha keyifli olduğu yerde daha
uzun inandım.
kulağıma sıkılanları kaydedene kadar unutacaktım, nefesimi
kaybeder gibi olduğumda dilime bir şarkı doladım ve nedense tedirgin oldum, kaleme
uzanırken başka bir dokunuşa sahip olmak istedim, aradığım el yazısını
bulamadığımdan kayıt cihazına uzandım, ses bir erkek gibi konuştu, vücudumu ve
saçımı yokladım, zaman geçti, çarşafa saçtıklarımı üzerime aldım, okunması güç
kelimeleri sıraladım. sese yetişemeyip doğruldum, bir kadın gibi etrafa baktım,
dağınıklığı gördüm, neyi söküp neyi döktüğümü tartmaya çabaladım, sesleri
konuşma çizgisi yaptım, dün bir şeyler karalamıştım zaten, açıları ayarlayıp
kendime şöyle bir yukarıdan baktım.
sıralı bardakları gördüm, damağımdaki tat
şuuruma tırmandı, duvarları algıladım, muhatabının vurgu becerisine bırakılan
metnin acımasızlığını kime daha çoktur diye hesaplamaya kalkıştım ama sonra
başka bir düşünce daha bileğini kesti, iniltiyi andıran gülüşünü işittim, duvarda zamanın sol alt köşeye sıkıştığı
bir fotoğrafa rastladım, annemi hatırlayabildim, sait faik’in içindeki cenabıhak’la beraber odaya giren kadını da düş'tü, takıldım, birkaç huysuz kitap
ile daha göz göze geldim, tozlarına ofladım ama yoklamasını alamadım, yoktum. köşesine çekilmiş gitarın parmak uçlarımı nazikçe öpüşünü anımsadım, gönlünü
almaya dayanamazdım-ki bu yüzden özlediğimi söyleyemedim, boynunu hafiften
büken barış yakınır gibi oldu, iltifat edecek takatim yoktu, oralı olmadım. sabah ezanına değin dinlediğimiz, hiç unutamadıklarımı dindirmeye dair herhangi
bir faydası bulunmayan pencere kenarı uğultusuna takıldım, apaçık mı aşikâr mıydı? kutsallaştırılanları
sorgulamak yasaktı, güler gibi oldum, üslubu ezbere çektim, sokağa döndüm, tanıdık bir şeyler
yakalar gibi olduğumda aynalarıma
teşekkür ettim, benzeyen günleri sıraladım, eylem planına koydum. midemin
bulantısını yutarken toprak koktum ve yavaşça odadaki et parçasına dönüştüm,
tüm ruh içime dolabildi, doğdum.
Yorumlar
Yorum Gönder