ama daha güzeli, sana âşık olmaktı. biliyor musun? bugün yine aşiyan mezarlığına gittim. yalvarmaya. eminim ki her birinin birkaç satırı vardı, sana bu anlam teşkil etmeyen hissi anlatmaya. daha doğrusu, inandırmaya. benimse yok. döndükten her sonra, boş yere bekledim beni aramanı. bir kez, yalnız bir kez 'gel' desen- tabii böyle ahkam kesmesi kolay diyorsundur... oysa her şey güzel başlamamış mıydı? seni ilk gördüğümde, hüzün kuşanıyordun gecenin ilk saatlerinde. öylesine bakmıştım ki, epeydir yan tarafımda oturmana rağmen, neden bilmem çok sonra fark edebildim seni. yalnızdın, içliydin ve ağır ağır veriyordun nefeslerini. seni gördüm. güzeldin. yani öyle laf olsun diye söylemiyorum. gerçekten güzeldin. hani bakınca kala kalınan türden... elinle çepeçevre sarmıştın bardağını, tutunman gerekliydi belli ki. yalnızlığını bulaştırmaktan mı çekiniyordun sahi? bastığın yere bile hafifçe uzanıyor gibiydin, nasıl bir şeydi bu sende ki? yine de her şeyin sonsuzmuş gibi geldi. bir
öylesine karıştırılan bir günlük, aylık, yıllık..