Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

öyle işte, belki bir gün dedem bile olur.

... durdu. baktı. anlayamadığım bir şeyleri dolar gibi oldu. dudakları oynadı sanırsam ve konuşmaya benzer bir eylemde bulundu-  gülmüş olmalı.  tabi ya, güldü!  güzel olmalı..  yarı sabahı mide yakan kahve eşliğinde geçiştirdikten sonra, sanki onsuz olursa olamazmış gibi, onsuz okursa okuyamazmış gibi, kalemini parmak uçlarında gezdirip okumasına döndü kırgın bir hevesle. çok geçmeden sahne dondu. arkadan akan şehir dahi her bi şey onu seyre daldı, izin verdi, su bulandı ki sebebi yağmur değildi, o’ydu.  gökyüzü damarlandı, sallandı, karıştı ve son çabasıyla tüm renklerini kustu. bulanıklık sürdü. uzanışlar gecikti -ki zaten tabiatları gereği hep gecikirlerdi- hava yoğunlaştı, ayakların altından kaçıştı ve kıvrıldı.   yavaşlayan mekânın içine fırlatılan sert bir nesnenin tok sesi ile ayılabildi zaman ki hızlandı, ayak uydurdu, kuruldu..  duruldu.  kapıyı üzerinde eğreti durmayan bir ürkeklik ile araladı - kafasını kaldırır gibi oldu ve ...

öyle

... koku, tam da yaslandığı kayadan gelirdi. o gün de dünküler gibi, gelip geçti.  elinden avucumdan, kemiklerimden ve tebessümünün ucundan, ağırca süzülüp aktı da zaman, geride yalnız hüzün üstüne hüzün bırakmadı mı sahi?  ne olduysa, bir gecede olur gibi, öylece dondu. her şey bir rüyayla son buldu. duyamadım, söyler misin neden böylesine bir istençle doldun da uzaklaştın benden? söyler misin neden, nasıl azar azar vazgeçtin? lütfen bir şeyler söyle, neydi seni benden uzaklaştıran, içine sinmeyen? söylesene, kızgın değilim, yalnızca soruyorum. nasıl oldu anlatsan ya? bir sabah artık devam edemeyecek gibi mi hissettin? bir gece de mi unutmak istedin? ölecek gibi miydin? ter içinde uyandığın kabusunla göğsün sıkıştı, evet evet- birden kendini dışarı mı atmak istedin? ılık bir meltem mi esti o soğuk gecede, gözlerini örttüğünde herkes ve her şeyden nasıl koptuğunu mu fark ettin? sevdiğim... peki neden ben orada değildim? "ben bu cumartesi günü saat altı ile altı buçuk arası tün...

iyi de şimdi

beni görsen tanır mısın diyeceğim de  ne diye, kime anlatacağım ki sahi ben şimdi seni? çoktan beri bilmem neden, tıpkı sana benzer bir şeyler karalamak için kaleme kağıda uzanır oluyorum. oysa henüz hayatın bana hazırladığı mevzuları dahi bitiremedim ki,  niçin kendimi bu pek uzak hatıralarla ağırlaştırdım orasını da  hiç bilmem, oysa bu eski ve önemsiz şeylerden çok uzaklardayım şimdi. belki de yıllarca aralarında yaşadım diyedir, şayet zaman zaman onların kelimeleri ile konuşmadım ya da elbiselerini sırtıma geçirmedim de diyemem ki. hala bile bazen bazen- benzer bir şeyleri arıyor oluyorum, farkında olmadan diyorum hemen sonra, farkında olmadan. çok asil hisler ile içlendim ya ondandır tabii diyorum, ıstırap bundan. lakin ayağım kayıyor elbet, farkına varıyorum, e beyhude direnmiş oluyorum. misal o yalan sindirmiş bakışlarını kendimde görür görmez çehremden, yaptığımdan ürküyorum. gülüşümde bir burukluk mu var, yenilmiş tebessümüm birini mi andırdı, donup kalıyor, kork...