... durdu. baktı. anlayamadığım bir şeyleri dolar gibi oldu. dudakları oynadı sanırsam ve konuşmaya benzer bir eylemde bulundu- gülmüş olmalı. tabi ya, güldü! güzel olmalı.. yarı sabahı mide yakan kahve eşliğinde geçiştirdikten sonra, sanki onsuz olursa olamazmış gibi, onsuz okursa okuyamazmış gibi, kalemini parmak uçlarında gezdirip okumasına döndü kırgın bir hevesle. çok geçmeden sahne dondu. arkadan akan şehir dahi her bi şey onu seyre daldı, izin verdi, su bulandı ki sebebi yağmur değildi, o’ydu. gökyüzü damarlandı, sallandı, karıştı ve son çabasıyla tüm renklerini kustu. bulanıklık sürdü. uzanışlar gecikti -ki zaten tabiatları gereği hep gecikirlerdi- hava yoğunlaştı, ayakların altından kaçıştı ve kıvrıldı. yavaşlayan mekânın içine fırlatılan sert bir nesnenin tok sesi ile ayılabildi zaman ki hızlandı, ayak uydurdu, kuruldu.. duruldu. kapıyı üzerinde eğreti durmayan bir ürkeklik ile araladı - kafasını kaldırır gibi oldu ve ...
öylesine karıştırılan bir günlük, aylık, yıllık..