Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

can sıkıntısı

ne de korkunç can sıkıcı. tüm elemlerin tadı aynı, hiçbir keşkenin manası yok ve hiç bir söz hiç bu kadar anlamsız olamadı. acının dahi eski acılığı kalmamış ki kesintiye uğratamıyor hiçliği- can sıkıcı. daha çarpıcı yahut daha kederli bir tarifi olmaksızın, garip, utanılası ve de şüphesiz ki son derece acınası, can sıkıcı bir ifade: can sıkıntısı. oturmuş bakındığım bu görüş noktasının  natamam olduğunu  affınıza mağruren kabul edebilirim, durağan bir an da hayatın olağan gülünçlüğüne güldüysem pek tabii bir melankoliğin mizah anlayışından fazlasına sahip olmadığımı itiraf eder, elbette er geç yalnızca bir  imge yığınına evrilecek olan bu sayfaların sezdirebileceklerini benden çok daha iyi anlayabileceğinizi de söyleyebilirim. şayet ben son derece beyhûde ümitleri ile yaşamaya çabalayan biri olmaktan fazlası değilim, bugün yazdığıma yarın güleceğim. gün kararır kararmaz inat etmeksizin dosdoğru hayallerime döneceğim. hayat hengâmesinin beni de saçıp savuracağı anı bekler...

melankoliğin mizah anlayışı

sana bu mektubu istanbul'dan yazmıyorum. iyiye dair olan ne varsa, iyiye dair temsil edilebilecek olan ne varsa, şafak sökerken beni izleyen ne varsa, ruhuma akseden ne varsa; içime işlenmiş ve işlenecek olan her bir şey taşkınlık hakkını kolluyor, her birinin sana selamları olduğunu söylemek istiyorum. senin görmeni isteyebileceğim kadar çok, çok ama çok güzel burada sokaklar- her şey çok güzel değil elbette, ben, beni hala daha zaman zaman andırıyorum ve sütlü kahvem yazı masamda hep olmasa da, gün aşırı var. en az eski kadrajlarda kalan fotoğraflarım kadar da melankolik tadları; dalgınlığımsa aynı, ara sıra belleğimin denizinde savruluyor ve kendilerini söylemde açığa vurdukları zamanların haricinde, hatıralarımı yalnızca bir daha görüşmemek üzere edilen ebedi vedalaşmalar olarak anımsamaya çabalıyorum. bazı zamanlar kendim için korkuyorum, neticesinde diyorum ki: kahkaha kendini ilk kez bir bebekte gösterdiğinde, bu, acının veya aniden dizginlenen acı hissinin ne...

metafor ve mavi sürgün

sicilya'da bulunan agrigentum şehrinin hükümdarı phalaris, ölüm cezasına çarptırılan mahkûmların cezalarının infazı için tercih ettiği pirinçten boğa heykeli ile anılır. mahkûm boğanın içine konur, altında ateş yakılırdı. boğa ısındıkça kurban içinde yanarak can verirdi. boğanın kafasında ise mahkûmların çığlıklarını kızmış bir boğanın böğürmesine çeviren tüplerden ve tapalardan yapılan karmaşık bir mekanizma bulunmaktaydı. söylentiye göre boğa tekrar açıldığında, kurbanın kavrulmuş kemikleri mücevher gibi parlıyor ve bunlardan kolye yapılıyordu. tüm bu söylemler sınırsız bir insan kalabalığından ibaret. italya'da tarla kuşlarını hiç durmamacasına öttürmek için, ateşle kıpkızıl kızartılmış topluiğne uçlarıyla cızz diye bir gözünü, cızz diye öteki gözünü yakarlar. iki gözü kör olan tarla kuşunu bir kafese koyarlar. mavi, açık, duru göklere özgür uçmaya alışkın kuş, ilk önce gözlerini öttürdüğü sandığı kapkara paçavrayı tırnaklarıyla parçalamaya başlar ve zavallı, kendini bir kat...