Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

apartman boşluklarına sıkışmış güvercinler

  ve sen bir rüyayı düşlercesine süregelirken, saatlerce sevmekte olduğun o sokak kedisi ansızın sana bakar olur. sana benzer. sadece boşluğa akıttığın o yetim sevincin karanlığına sızmış, biraz uzağına oturmuş ve gözlerini senin omuzlarına iliştirmiştir. afallarsın, çünkü boşluğunda seyirci olmasına alışık değilsindir. afallarsın, çünkü izlenmektesindir. bu anların, bu kimsenin kimseyi umursamıyormuş gibi yaptığı bu şehri biraz daha yaşanılır kılabileceğini düşünürsün. az sonraları, donuk elini çözer, hayıflanarak oradan uzaklaşır olursun ve gözler boşluğunu usul usul terk eder. yüzün hoyrat dalgalara karışır. ayakların yine ıslaktır. sanki kuma basıyor gibisindir. ara sıra kapını çalan ve elinde kupalarla sana ilerleyen o korunaksız hüzünden yüz gelir aklına. içinde yalnız kendi sesi var gibidir. tedirginliği acısını hem yalın kılmaktadır hem de savunmasız. hafifçe yarana doğru eğilir. bir an lam sanarda bile mezsin. ruh tanıdıktır lakin çıkaramazsın. sonra yüz, o yanık tebessümünü

"peltekliği dil ve dişlerinden değil, konuştuğu dilin yükünün ağır olmasındandır."

günlük tutan, lakin gününden yazmaya cesaret edemeyen. kendine ait olmayan bir dile sığınan ve lisanının vasatlığından şiirden söylemeye kışkırtılabilen. geçen gecelerden birinde, uzun zaman sonra, geri gelen. mümkün olan her yeri kaplayan, odayı soğutan, zamanı büken.  evdeyiz işte. odanda. perdeleri örttük. mumları yaktık. içkini hazırladık. müziği de açtık. alabildiğine dökülebilirsin artık. 27.3.24

ben uzun anlamları severim

yazarlığım, hatırladığımdan fazladır ve inanın ki kastım size değildir. hüznüm karalamadığım günlerin yasındandır ki; ben uzun anlamları severim, muhatabımın siması ellerimden hayat bulmakla yetinecektir. görmeyi hiç ummadığım tuhaflıklarla tanıştığım-tanışmadığım kişilerce konuşmalara çıkartıldığım uzun yürüyüşlerim vardır ve bilirsiniz ki üslubum yitiktir. şayet anlatacak bir şeye de inancım kalmamıştır. sözüm eksik, kafiyem yarım, anlamım hep kesilir.  neyi anlatsam onu kaybederim. anılar(ım) kaybolmaya meyillidir.  'her satır, her sütun ve her bölgenin içerisinde...' evet evet- her satır, her sütun ve her bölgenin içerisinde her rakamdan, yalnızca bir tane olmalıdır.  rica ederim nokta koymayınız söylemeden.  elbette, kusuruma bakmayın özür diliyorum.  küçük küçük alay a cı dudak kıvrımları ve... yazıyorum evet, lütfen ağır ağır söyleyin.  evet, elbette... hani- hani böyle hafif sararmaya yüz tutmuş dişiler sıralanmışken çatlakların kenarına-  artık vazgeçmem gereken kimsel

"sabah mahmurluğu mu, yoksa sadece mutsuz musunuz?"

 diye sordu. güldüm. - tabii o an için gülümser olduğumu söyleyemem. zoraki bir kahkahanın seyri tabiatı gereği olabildiğince ürkütücü bir sahnedir. ve hangi şartlarda duyarsanız duyun, kulaklarınızda yer edinmesini iyi becerir. güldü. "hadi" der gibiydi, "hadi ama, mutlu ol." 12.02.24

kime baksam

  bu gördüğün ben değilim, ben aslında çok başkasıyım diyor. kimlere ve hangi zamanlar(d)a bu denli yaralandığını inan hiç kestiremiyorum, ama güzeldin. güzel bakardın bi kere, çok önceleri, yani- severdin. bu kapıyı usulca çekip gitmeler, bu anlayışlar, ağlayışlar, bu hayat, her gün hiçbir şey olmamış gibi başlamalar, bu boş iştahlar, aldanmalar, adanışlar, bu boşluğa açıklamalar, unutuşlar, affedişler, bu farkında değilmiş gibi yapmalar, gitmeler, sevişler, bu söyleyişler senin değil ki.  başımı göğsüne saklıyorum.  soluk, üşüyen bir nabzın var. yüzün bembeyaz, kıpırtısız... ellerin çok daha küçük, hafızasız...  suyun derinliklerinde, yüzüne uzaklardan vuran bir ışık ve üzerinde ölü kardelenlerle, yaralı düşer(l)e sürüklenip duran gövdeni usul usul sindiriyor sükunetin. yitirdiğin cennetler(l)e yediğin vurgunları soluyorsun.  rüzgar seni uzaklara sürüklüyor, dermansız saçların ölüm sinen çehreni dağıtıyor, gözlerin örtülü, süregeliyorsun.  ama sen bilirsin. insanlar aynı şeyleri söyl