ve sen bir rüyayı düşlercesine süregelirken, saatlerce sevmekte olduğun o sokak kedisi ansızın sana bakar olur. sana benzer. sadece boşluğa akıttığın o yetim sevincin karanlığına sızmış, biraz uzağına oturmuş ve gözlerini senin omuzlarına iliştirmiştir. afallarsın, çünkü boşluğunda seyirci olmasına alışık değilsindir. afallarsın, çünkü izlenmektesindir. bu anların, bu kimsenin kimseyi umursamıyormuş gibi yaptığı bu şehri biraz daha yaşanılır kılabileceğini düşünürsün. az sonraları, donuk elini çözer, hayıflanarak oradan uzaklaşır olursun ve gözler boşluğunu usul usul terk eder. yüzün hoyrat dalgalara karışır. ayakların yine ıslaktır. sanki kuma basıyor gibisindir. ara sıra kapını çalan ve elinde kupalarla sana ilerleyen o korunaksız hüzünden yüz gelir aklına. içinde yalnız kendi sesi var gibidir. tedirginliği acısını hem yalın kılmaktadır hem de savunmasız. hafifçe yarana doğru eğilir. bir an lam sanarda bile mezsin. ruh tanıdıktır lakin çıkaramazsın. sonra yüz, o yanık tebessümünü
öylesine karıştırılan bir günlük, aylık, yıllık..